ÖMER AYAZ Resmi Web Sitesi
Dikensiz Gül
Dikensiz Gül
Bakara/216 da “…Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür Allah bilir, halbuki siz bilemezsiniz” demektedir Cenab-ı Hakk… Biz bilemeyiz… bilemeyiz bizim için iyi mi hayırlıdır kötü gözüken mi? Ama bildiğimizi sanıp, başımıza gelenlere yorum yaparız… Hani ayırırız ya hayır ve şer diye…hani hep başımıza gelen hayır olsun isteriz yahani hep kötü işler gelip beni mi buluyor deriz ya isyan edercesine…hani gülü sever de dikenine yüzümüzü buruşturarak bakarız ya Maksat hep güzelliklerin bize verilmesi midir yoksa güzelliklere layık olunması mıdır hiç düşünmeyiz Gülü severiz de dikenine burun kıvırırken, unuturuz dikeni yaratanın da gülü Yaradan’ın da aynı olduğunu…
Sevgiliden gelen her şeye katlanmalı, bilinmeli ki güle gül kokusunu veren dikendeki özsudur aslında…Daima O’nun gülüne de dikenine de razı olmak varken neden bilmeyiz ; gül koklamak isteyenin, eline dikenin mutlaka batacağını…Unuturuz her nimetin bir külfeti olacağını…
Cenab-ı Hakk; yarattıklarını sevgisinden yarattıyaratmaktaki maksadı da sevgiydi zaten…Sevgiyle yaratılan alemlerde, sevgisizliği gösterenler insanlardır aslında…Pırıl pırıl halk edilen alemleri, kendi egolarının tatminleri uğruna heder eden insanoğludur…
Kendisini inkâr edenlere bize rızkını vermeye devam eden, emir ve yasaklarını hiçe sayanları, dünya denilen nimetten sonuna kadar istifade ettirecek kadar Rahman ve Rahim yönü büyük olan Mevla’mız; hala gülü göndermeye devam ediyor, görmesini ve koklamasını, eline diken batmasına rağmen bilip şükredenlere…
Hz İbrahim; fakir ve yolda kalmışlara, mutlaka sofrasını açar, az çok ne varsa onlarla paylaşırdı Rabbinin rızasını kazanmış bu yüce Peygamber; yine bir gün sofrasına kabul ettiği ama Allah’ın adını anmadan yemeğe başladığı için kızdığı bir kul için ne diyor Cenab-ı Hakk…” Ya İbrahim! Ben bu kulumu, beni inkâr etmesine rağmen 40 yıldır besliyorum da, sen bir öğün mü doyuramadın?”
Bize gül ikram edene nasıl teşekkür edeceğimizi bilemeyiz… ama bu gülü ikram eden, üstelik sevgisini ve rahmetini her daim hissettiren Yüce Mevla’mıza neden teşekkür etmeyiz ki?
Onun gönderdiği gülleri koklamaktan çekinmezken, dikenine neden nankörlük ederiz ki…
Bizi sevgisinden yaradan yüce Allah, bizlere isteyerek zulüm yapmaz, zora koşmaz, bela ve musibetlerle sınamaz… Bunların hepsi, nefsimize uymadığından bizim düşüncelerimizde oluşan musibetlerden başkası değildir…
Hele birde; doğumumuzdan ölümümüze kadar geçen sürecin; O’nu daha çok anmamız, O’nun sevgisine daha çabuk ulaşmamız, O’na yönelmemiz, O’nun rızasını kazanmamız için geçen bir imtihan süreci olduğunu idrak edebilsek…
Hele birde; O’ndan gelen hayır ve şerre razı olabilsek, isyan etmeden “Rabbim benim için hayırlı olanı böyle takdir etti, o halde bana teslim olup O’na daha çok yönelmem gerek” diyebilsek…
Hele birde; “ Yarabbi! her şeyi yaradan sensinişte sırf sen yarattın diye cennetine de razıyım, cehennemine de “ diyebilsek
Hele birde; “ Cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huriisteyene ver onları…Bana seni gerek seni” diyebilsek
Açın ellerinizi de, bakın avuçlarınıza… DİKENSİZ GÜL AÇIYOR MU AÇMIYOR MU?